BD’de 2010 yılında Pew Research Center tarafından yapılan bir araştırma sonuçlarına göre ABD nüfusunun %38′ine yakının en az bir adet kalıcı dövmesi var.
Aynı araştırma sonuçlarından şöyle ilginç veriler de çıkmış:
• Dövmesi olan insanlara dair “ilk izlenimler”; bu insanların daha maceracı, daha az kurallara uyan ve daha fazla cinsel deneyime sahip oldukları yönündeymiş.
• Dövmesi olan yetişkinlerin vücutları hakkında daha pozitif görüşleri olduğunu ve kendilerini daha çekici buldukları gözlemlenmiş.
• Dövmesi olan yetişkinlerin cinsel olarak daha aktif oldukları saptanmış.
• Dövmesi olan yetişkinlerin daha fazla risk alma eğiliminde oldukları gözlenmiş.
• Dövmesi olan kadınların, dövmelerini sildirme olasılıkları erkeklerinkinin iki katıymış.
Geldiğimiz yeri, hayattaki prensiplerimizi, şehrimizin en sevdiğimiz simgesini, yaşadıklarımızdan aldığımız dersleri, varsa yaşam motto’muzu, sevdiğimiz liderleri temsil eden yazı ve çizimler en sık kullanılan dövme fikirleri arasında. Kendisi de birçok dövme sahibi olan Johnny Depp der ki “Vücudum benim günlüğüm. Ve dövmelerim benim hayat hikayem.” Johhy Depp gibi biz sıradan ölümlüler de kendi hayat hikayemizi vücudumuza kalıcı bir şekilde kazımaktan tarif edilemez bir mutluluk duyabiliyoruz.
Hayatta olan veya olmayan sevdiklerimizi, aşkımızı, ailemizi de vücudumuza kalıcı bir şekilde yerleştirmek de en sevilen dövme fikirleri arasında. Resimleri, isimleri veya onlarla bir anımızın anlatımı olabilir. Genelde karşılıklı yaptırılan bu dövmeler de en çok tercih edilenler arasında. Ancak burada iyi plan yapmakta fayda var, yoksa kendimizi bir dermatolog ofisinde dövme çıkaran lazer uygulamasının acılı kollarında bulabiliriz.
Hayata baş kaldırmak gibi hissettiren acıya katlanma durumu, hem yaşadığını hissetmek hem de yapma denileni yapmak gibi bir şey herhalde. Ancak, insanların binlerce yıldır dövme yaptırıyor olmalarının asıl sebebiyse tabii ki mesaj kaygısıdır.
Aslında birçok farklı ihtiyacı karşılamak üzere ortaya çıkan dövmeler, gören kişiye anında bir mesaj verebiliyor olmasından ötürü çok sık tercih edilmiştir.
Örneğin; eski çağlarda yaşamış olan insanların bile derdine yandığı “belirli bir zümreye ait olma ihtiyacı” dışa vurumcu bir ifade şekline dönüşerek kabile dövmelerini ortaya çıkarmıştır. Pul koleksiyonu yapmak gibi bir hayalin peşinde koşan koşarak genç yaşta başarısızlığı tadan 90’lar jenerasyonu bir türlü büyütemediği o plak koleksiyonuna selam çakarcasına artık dövme biriktirir hale geldiler.
Birazcık daha ardinal hormonu için yapmayacağı şey olmayan insanoğlu, sahip olduğu duygusal acıları, fiziksel acılarla bastırabileceğini keşfettiği gün başka bir hormon olan Endorfin’in esiri olmuştur.
Kimileri için sırf kafa dağıtma amacıyla bile tercih edilebilecek bir çeşit bağımlılık haline gelen dövme, hem yapan hem da yaptıran için benzersiz bir deneyim sunuyor diyebiliriz.
Hayvanlar gibi insanların da deri döktüğünü biliriz. Bir insan her saat 40 bin deri hücresi kaybeder. Günlük olarak insanın döktüğü deri 1 milyonu deri hücresidir diyebiliriz.
Dökülen deriler etrafa saçılır ve toz dediğimizde aslında bunların öbekleşmiş halidir. Dövme deriye yapılıyorsa döküldüğünde neden yok olmaz?
Dövme yapmada kullanılan boyalar buna pigment diyoruz, üstdeki derinin daha altındaki tabakaya iğneler ile yerleştirilmektedir. Üst deri dökülüp tekrar kendini yenilese de dövme sabit kalır.
Tarih boyunca çeşitli uygarlıklarda bunu başarabilmek adına farklı yollar denemiştir. Deri altına elle sokulan iğne ile yapıldıysa da Thomas Edison’ın oyma makinasından ilham alınarak icat edilmiştir ve elektrikle çalışmaktadır.
Günümüzün dövme sanatında kullanılan iğneler ise hızlı girdi çıktı yaparak dakika da 3 binlere kadar deriye boya enjekte edebilmektedir. Tıpkı bir lazer yazıcının çıktı aldığı gibi düşünebilirsiniz. Dövme modeline göre bu enjekte dövme hızı tabiki ayarlanabilir.
Tıbbi olarak daha ayrıntılı öğrenmek için açıklarsak, dövme boyası derinin epidermis tabakasını delerek dermis denilen alt deri tabakasına kadar iğne yardımı ile enjekte edilir. İşte dövmenin zararı burada devreye girebilir. Çünkü dermis alanına direk giren bu iğneler eğer mikrop barındırırsa bu bölgede yani dermisteki kan damarları, sinirler, salgı bezlerini kullanarak vücuda rahatlıkla sızabilir.
Dövme nasıl kalıcı olur? sorusunun cevabını şöyle açıklanabilir. Dövmenin her iğne darbesi vücuda delik açarak zarar verdiğini düşünürsek, vücudun bağışıklık sistemi devreye girerek o iğne ile açılan yara deliklerini korumaya çalışırlar ve onarıma geçerler. Burada yapılan onarım işi, aslında kalıcı dövmenin başlangıç sebebidir.
Dilerseniz kalıcı dövme olayının biraz daha bilimsel açıklayalım.
İmmün sistem hücreleri yani bağışıklık sistemi hücreleri Lenfositler, Monosit-makrofajlar, Granülositler, NK hücreleri, Mast hücreleri ve bazofiller, Dentritik hücreler olarak toplamda 6 gruba ayrılır. Dövme konusunda vücudun koruyucusu bu sistemdeki Makrofajlardır. Makrofajlar, ölü dokuları temizler, doku onarımında rol alırlar.
Makrofajlar dövme iğnesi dermis tabakasına girdiğinde hemen alarm durumuna geçer. İnflamasyonu başlatan ve düzenleyen sitokinleri üretirler. Enjekte edilen boya yabancı madde olduğu için bu boyayı yok etmeye çalışır. Makrofajların fagositik etkinliği mannoz reseptörleri, scavenger (çöpçü) reseptörler, kompleman aktivasyon ürünleri ve antikor reseptörleri ile artar.
Yani boyaları yerler ve bunları lenflere götürüp attırmak ister. Fakat lenflere gidemeyen makrofajlar burada kalır ve boya içinde hapsolur. Diğer taşınamayan boya tabakaları dermiste kalır ve jel olarak kalır. Bazı kalan boyalar fibroblast deri hücrelerince tutulur ve kalıcı dövme böyle oluşur. Aslında yapılan iş, mikro seviye de bir intihar sayılabilir. Sizi korumaya çalışan hücrelerin harakiri yapmaları. Tabi dövme yapan kişinin bu pek de umrunda olmaz, havalı görünsün yeter.
Peki bu boyaları yiyen hücreler sonsuza kadar böyle mi yaşıyor? Tabi ki hayır. Bu hücreler zamanla ölüyor ve bu artıkları temizlemeye çalışan genç hücreler de orada kalıyor ve bu kişi ölene dek böyle devam ediyor. Tabi her tekrarlayışta lenfe giden genç makrofajlar çok küçük de olsa boyaları yok etmeye çalışır. Bu yüzden dövmeler giderek solarlar.
Dövme yapıldığında deri tabakasındaki kızarıklık ve üst deriye sızan boyalar 2 ila 4 hafta içinde tamamen yok olur. Özellikle bu zamanda güneş ışınlarından yada UV ışınlarından kaçmak gerekir. Hatta sonrasında da dövmeli insanların güneş kremini bolca sürmeleri gerekir. Çünkü ışınlar bu boyaları parçalayabilir.
Günümüzde artık özel lazerler ile dövme sildirmek mümkün. Lazerler farklı dalgalar ile içerideki boya parçalarını daha da parçalayabilirler. Bu boyalar giderek daha küçük parçalara bölündüğünde, genç makrofajların işi daha da kolaylaşır. Fakat bu iş uzun bir süreç alır ve buna katlanmak için sabırlı olmanız gerekmektedir.